Dünyadaki en büyük sorun nedir? Elbette ki nefret. Nefret öylesine güçlü bir duygudur ki, yakaladığı insanı boğar ve sonunda benliğini ele geçirir. Bazı şeyleri sineye çekebilmek, affedici olabilmek bazen zor olsa da, nefret duygusundan arınıp daha mutlu bir bireye dönüşmek için bunları hayatımızda uygulamaya sokabilmeliyiz. Dr. Emel Aktan, Bir Bilene Sorduk takipçileri için nefretle ilgili çok önemli detaylara değindi ve o kötü duygudan nasıl arınabileceğimizi anlattı.
İzleyin: Öfke ve nefretle nasıl baş ederim?
“Sevgili dostlar, size bir soru sormak istiyorum. Sizce bugünlerde dünyanın ve insanların en büyük sorunu nedir? Hepinizden farklı bir cevap gelebilir ama genellikle şöyle dediğinizi duyar gibiyim: ekonomik kriz, besin krizi, enerji krizi, hastalıklar. Fakat asıl, bütün dünyadaki insanların en büyük problemi ne biliyor musunuz? Nefret. O kadar sarsıcı bir duygu ki bu nefret… Ortadoğu zaten kaynıyor senelerdir. Ne Filistin’i ne Suriye’si ne Irak’ı ne İran’ı bitmedi. Afrika’da deseniz, gerçekten Afrika’da insanlar birbirini katletti. Geçmişe baktığımız zaman, Balkanlar’da ha keza öyle. İnanılmaz bir şey. Bu nefretin nedeni nedir? İnsanların insanlara yaptığı eziyeti, hiçbir hayvan hiçbir hayvana yapmaz hatta doğadaki hiçbir canlı hiçbir canlıya yapmaz. Dolayısıyla bu kadar yıkıcı, bu kadar korkunç bir duygu artık giderek alevlendi. Halbuki biz insanlar olarak neticede daha aklı başında, daha olgun olacağımız yerde bu nefret giderek büyüdü.”
Nefret, yangın yerine döndüren bir duygu
“Peki bu nefretin altında ne var? Aslında bu nefretin altında biliyoruz ki bir öfke var. Peki öfke nedir? Aslında öfke dediğimiz şey bir maske duygudur. Öfkenin altında korku, endişe, kaygı, özgüven sorunları… Bir sürü problem olabilir. Bütün bunlar aslında öfkeyi doğurur. Öfke durduk yere olmaz. Dolayısıyla dünyayı kasıp kavuran bu nefret, beraberinde bu krizleri getiriyor. Çünkü dünyada insanlar bu krizler vasıtasıyla birbirinin önünü kesip birbirinden hınç almaya çalışıyor çünkü çıkarları çatışıyor. Dolayısıyla, nefret kolay yayılan, hızlı yayılan, bir çıra gibi çabucak parlayan ve hemen bir yangın yerine döndüren bir duygu.”
Nefret ve öfke bizi adım adım öldürür
“Bizim ülkemiz Allah’a şükürler olsun, bir savaşta değil ama biz de kendi kendimize savaştayız. Nasıl mı? “Trafikte sen bana yan baktın efendim, şeridimin önüne geçtin. Yolda yürürken omzu değdi, kolu çarptı, çantası çarptı, çocuğu ağladı” gibi. Her konuda hızlıca parlıyoruz: “Komşum evinin önüne arabasını park etti, bundan nefret ediyorum.” Dolayısıyla, gördüğünüz gibi aslında nefret Türkiye’de ve aslında her yerde. Yurtdışından gelen insanlar var. Mesela savaştan kaçan mülteciler. Onlara karşıda bir şey var öfkemiz, nefretimiz var. Şöyle bir laf vardır ya, “Misafir misafir istemiyor ev sahibi hiçbirini istemiyor” Dolayısıyla herkes birbirine bir nefret içerisinde. Nefret öfkeyi, öfke de şiddeti doğuruyor; kabul. Bunlar çok kötü ve çok itici duygular. Ama biliyor musunuz ki sevgili dostlar, aynı zamanda nefret ve bu olumsuz duyguların insanı fiziken de hasta eden şeyler olduğunu? Öfke denen şey bizim böbreküstü bezlerimizden bütün vücudumuzun uyarılmasına kadar bir sistemi ateşliyor ve harekete geçiriyor. Dolayısıyla, vücut bu şekilde alarmda ola ola bu nefret duyguları ile birlikte pek çok organı zarar görmesine neden oluyor. Mesela ne? Çok basit. Midemiz mideniz yanıyor mu, ülseriniz mi var, sıkıntı mı çekiyorsunuz? Bilin ki sinir stres ve öfkeden. Kalp sorunları ve damar sorunları, tip iki diyabet, şekeriniz, insülin direnciniz varsa da nefretten ve öfkeden kaynaklanıyor. Karaciğer problemleri, uykusuzluk, iştah problemleri, iç içine sığmamak, nefes problemleri. Bunların hepsinin altında esasında bu nefret duygusu vardır çünkü bu nefret duygusu sadece ruhumuza zarar vermez, fiziken sağlığımızı da bozar. Yani kısacası, nefret ve öfke bizi adım adım adım öldürür. Gerçekten öldürür. Aniden öldürmez ama süründüre süründüre öldürür. Dolayısıyla, bu duygulardan kurtulmamız lazım. Nasıl kurtulacağız onu söyleyeceğim.”
Görmezden gelmek çok daha etkili
“Ben bunları yapmıyorum. Ben sakin kalmaya çalışıyorum. Bizim ailede böyle bir şey yoktur.” diyorsanız eğer, size sormak istiyorum. Apartmanınızda kaç komşuyla görüşüyorsunuz? Kaç kişinin kapısını çalıyorsunuz? Apartmanda huzur yok ama şükürler olsun evimde var diyorsanız yine size sormak istiyorum, gerçekten evinizde bir nefret durumu yok mu? Kaç kişi akrabaları ile görüşüyor? Akrabalar birbirini çekemiyor, nefret ediyor birbirlerine tahammül edemiyorlar. Hatta atasözümüz bile var Türkçede: “Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez” derler. Ama bunlar tek taraflı olmaz. Bunlarda bizim de payımız var. Biz de bir şeyleri yanlış yapıyoruz demektir. Dolayısıyla, sevgili arkadaşlar, nefret duygularını bir kenara bırakmalıyız. Peki ne yapmalıyız? Bunun ilacı nedir? Sevgi, anlayış ve saygı. Hem de kayıtsız şartsız. Başımıza her şey gelebilir aksilik olabilir, yani diyelim ki trafikte ilerliyorsunuz, arkadan birisi korna çalabilir. Her şey insana dair. Bütün bu tetiklemelere karşı, bütün bu olumsuzluklara karşı, karşıdan gelen bütün bu sevgisizliklere karşı bizim yapacağımız tek şey ne biliyor musunuz? Çok basit. Görmezden gelmek. Görmezden geleceksiniz. Diyelim ki geçen gün yolda yürüyordum gördü beni başını çevirdi. Başını çevirmiş de olabilir ama bir insan genellikle göz göre göre bu hareketi yapmaz. Kafası dalgın olabilir. İnsanların bin türlü problemleri var. Gözleri bozuk olabilir. O anda bir iç hesaplaşma içerisinde olabilir. Lütfen birazcık anlayış gösterin. Birtakım ruhsal sıkıntılar, hastalıklar yaşayıp insanlara ters, aksi ve kötü davranan insanlar da var. Peki biz bu durumda ne yapacağız? Çok basit. Görmezden geleceğiz. Çünkü bize olumsuz davranan bir insana vereceğimiz en büyük ceza budur. Görmezden gelmek. Görmezden gelmek şudur: sen ne yaparsan yap ben seni dikkate almıyor. Dolayısıyla görmezden gelmek aslında kavgadan daha etkilidir.”
Sevgi dolu olalım
“Eşiniz dedi ki “Ben senden ayrılmak istiyorum.” Sevgiliniz geldi dedi ki “Ben senden ayrılmak istiyorum.” Nedeni ne olursa olsun, artık ben senden ayrılmak istiyorum diyorsa bir insan, bir insanın artık sevgisi sevgi gönlünde bitmişse onu bağlasınız da olur mu? Dolayısıyla bu noktada yapılacak şey inat etmemek. Karşı taraf seni sevmedikten sonra sen bundan ne zevk alacaksın? Mazoşist misin? Bırak, görmezden gel. “Tamam öyle mi? Biz bunu düzeltemez miyiz? Eğer düzeltemeyiz diyorsan peki, tamam. Güle güle.” Bir süre sonra zaten o insan diyecek diyecek ki hiç o da bana hiç önem vermemiş, o beni sevmemiş. Evet öyle. Sen bana önem vermiyorsan, ben de seni önemsemiyorum. Trafikte biri korna mı çalıyor? Şeridinizi ihlal mi ediyor? Önemsemeyin, kafanızı çevirin. İnanın bana, karşıdaki insana bundan daha büyük ve ağır bir ceza olamaz. İkinci aşamada yakınlarınıza yapacağınız şey, nazik olmak. Lütfen ile konuşmak, teşekkür etmek, bir şey alıp verirken bile nazik olmak. Kadın olalım, erkek olalım. Bir tatlı dil, bir güler yüz inanın her kapıyı açar. Lütfen yakınlarımızdan başlayarak çevremizden başlayarak nazik, sevgi dolu olalım.”
Sevgiyi ve nezaketi besleyelim
“Apartmanda birbirimizle mi karşılaştık? Merhaba nasılsın demeye bile gerek yok. Gözünüzde bir selam vermeniz bile yeterlidir. Tanıyın tanımayın, ne kaybedersiniz? En fazla yapmaz. Yapmazsa yapmasın. Siz kendinizi mutlu ve bütün hissedeceksiniz. Çünkü aslında olumlu enerji, olumlu duygular daha çabuk yayılır. Öfke parlayıcıdır. Sevgi ise çabuk yayılır, daha kalıcı bir duygudur. Sevdiğiniz insana güç kızarsınız ama nefret beslediğiniz insana karşı çok çabuk parlarsınız. Onun için, dünyanın ve kendi geleceğimizin selameti açısından nefret duygularımızı bir kenara bırakalım. Sevgiyi besleyelim. Nezaketi besleyelim. Mutlu kalalım.”