Hayat tercihlerden ibarettir. Her gün her dakika bir tercihtir esasında. Şu an olduğumuz insanı da zaman içerisinde yapmış olduğumuz tercihlere borçluyuz. Dr. Emel Aner Aktan, tercihlerin yönetimi ile alakalı Bir Bilene Sorduk için önemli bilgilere yer verdi.
Dr. Emel Aktan, sözlerine “Bugün neden hep yanlış tercihler yaparız, neden yaptığımız tercihlerin arkasından hayıflanırız, bu konuları konuşacağız. Aslında hayatın her aşaması, her noktası bir tercihten ibarettir. Yataktan kalktık, gözümüzü açtık; “Ne giysem?”. “Gömlek mi giysem, tişört mü giysem?” gibi gün içerisinde yüzlerce tercih yaparız. Bazı gün binlerce tercih yaparız ve bu tercihler bütünü esasında bizim bütün hayatımızın toplamıdır. Yani bizim hayatımız, kendi tercihlerimizden oluşur. Dolayısıyla neye tercih yaptığımız, neyi tercih ettiğimiz çok önemli. diyerek başladı ve devam etti.
İzleyin: Neden hep yanlış tercihler yaparız? Frene basıp bir düşünün. Dr. Emel Aner Aktan anlattı
İki önemli kriter var: Nefis ve irade
Bu videodan sonra özellikle bir frene basıp, bakalım ben ne tercihler yapıyorum diye mercek altına almanız lazım kendinizi. Tercih yaparız, evet. Peki bu tercihler gerçekten bizim kendi tercihlerimiz mi yoksa aslında çevrenin, kültürün, ailemizin tercihleri mi? Hayat aslında baktığınızda nefis bir iradeden ibarettir. Nefis; yani nefs denen şey bizim temel ihtiyaçlarımızdır aslında. Değil mi? Yemek yemek isteriz, aylaklık yapmak isteriz, sohbet etmek isteriz, tatil yapmak isteriz. Keyfimize hizmet eden şeyler yapmak isteriz ama irade de şunu der: “Her zaman keyif yapamazsın. Her zaman boş boş vakit geçiremezsin. Çalışman lazım, gayret göstermen lazım”. Dolayısıyla bizim tercihlerimiz, dürtüler ve irade arasında gider gelir. Kimi zaman nefis ağır basar, kimi zaman irade ağır basar. Biz de bu yaşam içerisinde yuvarlanır gideriz. Demek ki iki tane önemli kriter var. Bir tanesi bizim nefis ve irademiz. İkincisi ile çevreden etkilenmemiz, aileden etkilenmemiz, kültürden etkilenmemiz.
Önemli olan var olanı parlatmaktır
Şöyle düşünelim: Diyelim ki bir evladınız var. Derslerinden matematik 1, Türkçe de 5 olsun. Şimdi siz ne yaparsınız? Yani her anne baba bunu yapar. Der ki, “Hemen ben bir matematik öğretmeni bulayım ya da bir dershaneye yazdırayım çocuğumu. Matematik notunu 1’den 5’e yükselteyim; iyi bir not alsın.” Genel olarak yaygın kanı budur. Oysa, baktığımız zaman matematikten 1 almış. Demek ki bu çocuğun matematiğe istidadı, yeteneği, eğilimi, sevgisi pek yok. Neye karşı var? Türkçeye karşı var; Türkçesi 5. Onu demek ki severek okuyor, severek çalışıyor, severek yapıyor. Dolayısıyla biz tercih olarak bu çocuğa matematik dersi mi aldırmalıyız yoksa Türkçesini güçlendirip bu çocuğu o yöne mi yönlendirmeliyiz? Çoğunuz matematik diyebilir ama bir hoca gözüyle doğrusu nedir biliyor musunuz? Doğrusu aslında bu çocuğu Türkçeye yönlendirmek çünkü onu seve seve çalışacak, bayıla bayıla çalışacak. Dolayısıyla seve seve yapacağı bir şey varken niçin bu çocuğu biz sadece kendi arzularımız, kendi doğrularımız ya da çevrenin doğruları doğrultusunda niçin matematiğe yönlendirelim? Önemli olan, var olan bir şeyi parlatmaktır; yok olan bir şey konusunda zorlamak değildir. Dolayısıyla artık tercihler konusunda kalıplarımızı yıkmanın zamanı geldi. Aslında bu yatırımlarımızda da öyle. Dolar bir yatırım aracı, yatırım yapmamız gerektiğinde hemen “Aman dolar alalım!” denir. Rağbet gören bir değere yatırım yapmak her zaman çok iyi değildir çünkü o yükselmiş zaten değeri değerlenmiş. O bir yükseliş trendine girmiş. O zaman biz ne yapacağız? O zaman biz, dolar karşısında fiyatı düşük neyse onu alacağız. Diyelim ki doların karşısında fiyatı düşük olan gümüş mü? Gümüş yapacağız. Ben şahsen bayağı bir gümüş yatırımı yapıyorum. Altın alırsınız, bundan başka bir sürü yatırım araçları var. Buğday alabiliyorsunuz, petrole yatırım yapabiliyorsunuz. Dolayısıyla yani tercihlerimiz konusunda basmakalıp, anadan babadan duyduğumuz, çevreden duyduğumuz, öğrendiğimiz eski bilgilerle hareket etmemeliyiz.
Frene basıp bir düşünün
“O zaman ne yapmalıyız? Mantığımızı kullanmalıyız. Şu kafamızı çalıştırmalıyız. Her şeyi bir mantık süzgecinden geçirmeliyiz. Çünkü otomatik olarak beyin önceden öğrendiği şeyleri uygulamaya yatkındır. Yani beyin aslında birazcık kısa yollar kullanır. Biz eğer hep yanlış tercihler yaptığımızı düşünüyorsak; eş seçiminde, okul seçiminde, meslek seçiminde, ev seçiminde , yatırım seçiminde. O zaman demek ki, bir şeyleri yanlış yapıyoruz. O zaman ne yapacağız? Basıp bir frene bir düşüneceğiz: ‘Aslında ben ne istiyorum? Ben neyi seviyorum?’ ”
Kalıplardan sıyrılın
“Türkiye’deki ailelerin çoğu, -biliyorsunuz üniversite sınavı seçmeleri geride kaldı- yaygın meslekler nelerdir? Diyelim ki çocuğunuz mühendis oldu, çocuğunuz doktor oldu. Bu mesleği sevmiyorsa, her gün lanet ede ede kalkıp o işe gidecekse bunu okumanın ne önemi var? Felsefe mi okumak istiyor, sosyoloji mi okumak istiyor, arkeoloji mi okumak istiyor? Okusun. Çünkü severek yapılan mesleklerden para kazanılır. Ama sevmeye sevmeye, ittire ittire “Nereden seçtim bunu. Hiç sevmiyorum” denen mesleklerden kazanılan paranın hayrı da yoktur bereketi de yoktur. Dolayısıyla lütfen seçim ve tercih yaparken çevrenin etkisiyle değil, o söyledi bu söyledi, şunu duydum, bu televizyonda böyle söyledi… Bunlar boş verin. Önemli olan, siz gerçekten şu kalıplardan sıyrılın. Kendiniz olarak ne istiyorsunuz, ne tercih ediyorsunuz? Buna bakın. Bir süre sonra göreceksiniz ki, doğru eşi, doğru oturduğunuz alanı, mahalleyi, köyü, kasabayı, doğru arkadaşı, doğru dostu seçeceksiniz; doğru yatırımı bulacaksınız ve hayatınız her alanda zenginleşecek.”