Geçmişten günümüze hemen hemen her toplumda görülen bir ritüel olan kurbanı yüce bir varlık adına kesilmektedir. Kurban, insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Bunu destekleyen en önemli görüşlerden biriside göbekli tepedir. Yapılan araştırmalarda adakların adandığı, insan ve hayvanların kurban edildiği ortaya çıkmıştır. Bazı toplumlarda hayvanlar bazı toplumlarda insanlar kurban edilmektedir. Nitekim Azteklerde, Mayalarda, Sümerlerde ve daha bir sürü toplumda insan kurban etmek çok yaygındı. Kurban yüce olan varlığa bir saygı, kabulleniş ve teslimiyeti ifade etmektedir. Yeryüzünde gelip geçmiş çoğu dinlerde kurban önemli bir yer almaktadır. Özellikle İslam dininde kurban çok önem arz etmektedir. Her yıl kutladığımız bu mübarek günün nereye dayandığını ve nasıl ortaya çıktığını hiç düşündünüz mü? Müslüman coğrafyalarının tamamında kutsal olan bu geleneğin çıkışına bakalım.
İslam dini için çok önemli olan kurbanın geçmişi Hz. İbrahim’e dayanmaktadır. Arapçada K-R-B sözcüğünden türemiş olan kurban yakınlaşma anlamına gelmektedir. Allaha yaklaşma, onun sevgisini kazanmak demektir. Hz. İbrahim çok yaşlanmış, saçı sakalı ağrımış bir duruma gelince yüce Allah ona İsmail adında bir erkek çocuk verdi. Bu Hz. İbrahim için son derece mutluluk verici bir şeydi. Hz. İbrahim oğlu İsmail’e çok sevgi besler ve ona çok iyi bakmaktadır. Hz. İbrahim bir gün rüyasında oğlu İsmail’i yüce Allah’a kurban etmesi gerektiğini görür. İlk başta pek anlam veremez ve bu rüyanın pek üstünde durmaz. Ancak rüyayı daha sonraki günlerde de görünce bunun Allahtan gelen bir emir olduğunu anlar. Yüce Allah, Hz. İbrahim’i tek çocuğu olan İsmail’i ile imtihan eder. Hz. İbrahim yanına ip ve bıçak alarak oğlu İsmail’i ile dağa çıkar. Hz. İbrahim oğluna gördüğü rüyayı anlatır ve onu Allah adına kurban edeceğini söyler. İsmail ise babasına “Ey babacığım… Emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” (Sâffât 37/102) bunun üzerine Hz. İbrahim can çekişmesin diye oğlunun ellerini ve ayaklarını getirdiği iple bağlar. Elindeki bıçağı görmesin diye de gözlerini bağlar ve bıçağı oğlunun boğazına vurur. Ancak bıçak İsmail’i kesmedi. Daha sonra bu samimi teslimiyeti gören yüce rabbimiz Hz. İbrahim’e şöyle seslendi:
“Ey İbrahim! Gerçekten rüyanı doğrulayıp onayladın. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. Bu gerçekten çok açık bir imtihandır” (Sâffât 37/103-106)
Hem Hz. İbrahim hem de oğlu İsmail, Allah’ın teslimiyet imtihanını kazandılar. Bu imtihandan sonra yüce Allah, Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla Hz. İbrahim’e kurban etmesi için bir koç gönderdi. Bu olay yüce kitabımız Kuran’da şöyle ifade edilmektedir.
“Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.” (Saffat 37/107-111)
Yüce Allah o gün Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’i sınadı ve onlara mükâfatını verdi. O günden beri kıyamete kadar sürecek olan “Kurban” geleneği başlamış oldu. Yüce Allah takva sahiplerini işte böyle mükâfatlandırmaktadır. Kurban paylaşmak ve yardımlaşmak demektir. İhtiyaç sahiplerinin doyurulması demektir. Kurban sadece et yemek ya da hayvanları kesmek değildir. Kurban, yüce Allaha olan teslimiyetimizin bir göstergesidir.
Fakat unutmayın ki, onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Fakat O’na ulaşan, yalnızca sizin iyi niyet ve samimiyetinizdir. İşte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, O’nun sizi doğru yola iletmesine karşılık, O’nun şanını yüceltip tekbir getiresiniz diye. Öyleyse güzel davrananları müjdele (Hac suresi 37. Ayet)
Yüce kitabımız Kuran’da da belirtildiği gibi kurbanların ne etleri ne derileri ne de başka bir şeyleri Allaha gitmektedir. Allah’ın bizim kurbanlarımıza ihtiyacı yoktur. Kurban bizim Allaha daha yakın olmamızı sağlayan bir aracıdır.