Anadolu coğrafyası tarihin ilk zamanlarından beri tüm dünyayı etkilemiş bir yerdir. Özellikle sahip olduğu konumu onu çok özel ve kıymetli kılmaktadır. İklim koşullarının iyi olması, bereketli topraklara sahip olması ve doğu ile batı arasında bir köprü görevi görmesi onun birçok medeniyete ev sahipliği yapmasına neden olmuştur. Tarihin ilk dönemlerinden beri batıya göç ederek buralara gelen bir sürü kavim Anadolu coğrafyası için çok büyük ve çetin mücadeleler vermişlerdir. Bunlardan ilki sayılabilecek olan Hatti ve Hitit mücadelesi Anadolu’da yapılan ilk savaş niteliğindedir. Anadolunun ilk yerli halkı olan Hattiler ile tam olarak nerden geldikleri bilinmeyen Hititler Anadolu için ilk mücadeleleri vermişler ve bu mücadeleleri Hititler kazanmıştır.

Hititler, Hattileri yenerek kısa sürede Anadolu coğrafyasının çok büyük bir kısmını ele geçirerek Anadolu’nun ilk imparatorluğunu kurmuşlardır. Hititlerin tam olarak nerden geldikleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya geldikleri tahmin edilmektedir. Anadolu’ya milattan önce 2000 yılında gelmişlerdir. Anadolu’da kurulmuş olan bu gizemli medeniyet kutsal kitaplarda ve Mısır devletinin kayıtlarında geçmektedirler. Tevrat’ta, İncil’de ve Mısır Piramitlerinde adları geçen bu medeniyet Tunç çağının en temiz milleti olarak kabul edilmektedir. Neredeyse her evde bir küvet ve kanalizasyon sistemi mevcuttur. Günümüzden binlerce yıl öncesinde yaşamalarına rağmen kullandıkları kanalizasyon sistemi günümüzünkiyle çok benzerlik göstermektedir.

Hititleri özel kılan başka bir ayrıntı ise tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş antlaşmasını Mısırlılar ile yapmalarıdır. Suriye bölgesi için yaptıkları mücadelelerle ilgili olan bu antlaşma tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmadır. Bu antlaşmanın bir örneği günümüzde İstanbul arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Hititler ele geçirdikleri bölgelerin tanrılarına sahip çıkmış ve çok tanrılı bir dine inanmışlardır. Her ne kadar çok tanrıya insanlar da en önemli gördükleri tanrıları Fırtına Tanrısıdır. Kaynaklarda 1000’in üzerinde tanrıları olduğunu göstermektedir. Bu da Hititlerin bin tanrılı millet olarak bilinmelerine neden olmuştur. Ahiret inançları olsa da pek önemli görülmemiştir. Ancak krallar için özel bir merasim yapılmaktaydı. Öyle ki krallar öldüklerinde tanrı olduklarına inanılmaktadır. Bu yüzden yeni kral babam öldü demezdi. Babam tanrı oldu şeklinde bir konuşma yaparlardı.

İLGİLİ MAKALE  İnsanlığın ilk izleri: 'Göbeklitepe' tarihin 0 noktasına yolculuk (Kaynak: soru.com.tr)

Hititler Anadolu’da eşi görülmemiş bir medeniyet kurmuşlardı. Özellikle başkentleri olan Hattuşa adeta gözleri büyülemektedir. Çok büyük ve korunaklı olan şehir 7 km uzunluğunda surlarla çevrili çok korunaklı bir şehirdir. Toplamda 8 ana kapısı bulunan şehir, her gece halk içeri girdikten sonra kapatılıp mühürlenirlerdi. Bunu yapmalarındaki amaç şehre yabancıların girmesini engellemektir. Hattuşa da bulunan ve o dönem için belkide en büyük yapı sayılabilecek tam 200 odalı tapınakları bulunmaktaydı. Bu tapınağın tam ortasında çok ilginç bir kaya bulunmaktadır. Ne işe yaradığı hala gizemini korumaktadır. Hattuşa şehrini 1834 yılında bölgede keşif yapan Fransız bir kaşif tesadüfen bulmuştur. Bu buluş ile neredeyse 3000 yıldır kayıp olan şehir tekrardan insanların akınına uğramıştır. Şehirde bulunan tabletlerde Sümerce ve Akadca yazıların yanı sıra daha önce hiç bilinmeyen bir dilde mevcuttu. Bu Hitit dilinden başka bir dil değildi. Uzun uğraşlar sonucunda Hitit dili çözüldü ve okunan ilk kelimeler ise şunlardır;

“Önce ekmek yiyeceksiniz sonra su içeceksiniz” şeklindedir.

Hititleri çağdaşları olan diğer medeniyetlerden ayıran belkide en önemli özelik kadına verdikleri önemdir. O çağlarda kadına pek önem verilmezken Hititlerde kadına çok büyük önem verilmiştir. Öyle ki kadınların miras, boşanma ve istedikleri mesleği yapabilme hakları vardı. Ayrıca yönetimde de söz hakkına sahiplerdi. Tavananna denilen kraliçeler yönetimde kral kadar söz hakkına sahipti. Hitler’in nasıl ve ne şekilde yok oldukları hala netlik kazanmış değildir. Ancak çeşitli teoriler de mevcuttur. En kabul görmüş teori ise salgın hastalık nedeniyle yok oldukları yönündedir. Şu an yapılan kazılarda şehrin sadece %30’luk bir kısmı gün yüzüne çıkmış durumdadır. 114 yıldır yapılan kazılar hala devam etmektedir.

Video: Anadolu’daki İzler – Hattuşa