Cumhuriyet Dönemi edebiyat kültürüne damgasını vurmuş isimlerden biri Turgut Uyar ismi ile şiirler yazan şairimizdi. Asıl adı Ahmet Turgut Uyar olan şairimiz, bugüne kadar ilişkiler, hayat ve aşk üzerine birçok şiir yazdı ve vefatının ardından dahi isminden söz ettirmeyi başaracak kadar kıymetli eserlerini bizlere yadigar niteliğinde bıraktı. En sevilen şiirleri ve hatta onun olmasa bile ona ithaf edilen şiirler ile anılan şairimiz Turgut Uyar2ın en sevilen 10 şiirini sizler için derledik.
Turgut Uyar kimdir?
Asıl adı ile Ahmet Turgut Uyar, altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu olarak 4 Ağustos 1927 tarihinde Ankara’da dünyaya gelmiştir. Annesi Fatma Hanım ve Babası Hayri Bey’dir. Babası Hayri Bey’in ordudaki harita binbaşısı görevi nedeni ile eğitimini farklı şehirlerde tamamlayan Turgut Uyar, 1948 yılında Kaynak dergisi tarafından yapılan bir şiir yarışmasına katıldı ve ”Arz-ı Hal” isimli şiiri ile bu yarışmada 2. oldu. Daha sonra 1952 yılında Türkiyem isimli şiir kitabını yayınlayan Turgut Uyar kendi ifadesine göre çocukluk yıllarından beri şiire çekilmişti ve ilk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştı. Hayatı boyunca şiir ile iç içe olan Turgut Uyar, ilke evliliği olan Yezdan Şener ile 1966 yılında ayrılarak 1969 yılında Tomris Uyar ile evlendi. Ölene kadar evli kaldığı eşinden ayrılışı ise 22 Ağustos 1985 yılında siroz sebebi ile oldu.
En sevilen 10 Turgut Uyar şiiri
En sevilen şiirleri ile bizleri farklı dünyalara götüren ve götürdüğü her yerde aşka dair ipuçları görmemizi sağlayan Turgut Uyar’a ait işte en sevilen 10 şiir:
Göğe bakma durağı
İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan, şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al, kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla, bu evleri de bunları da
Beni bırak, göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz, göğe bakalım
İnecek var deriz, otobüs durur, ineriz
Bu karanlık böyle iyi, aferin Tanrı’ya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar, polisler, açlar toklar uyusun, herkes uyusun
Bir seni uyutmam, bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasılsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak, göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum, göğe bakalım
Tuttukça ısınıyorum, kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi, ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum, ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi bir otobüs gelir, biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer seç başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter, belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım, durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma, göğe bakalım
Tomris Uyar için bir şiir kurma çalışması
Seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın
Sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın
Yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi
Herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi
Yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın
Ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın
Perdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı
Masalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın
Sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte
Göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın
Yıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini
Seversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini
Denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
Bırakılmış bir köşe başının en güzel tanımıdır adın
Seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
Çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
Ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle
Türkiyem
Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars’a kadar Edirne’den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm.
Sen vatanımsın, ekmeğimsin
Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca…
Zonguldak’ta 63 numara
Nazlı sahiller Akdeniz’de.
Sevdasın ciğerlerimde parça parça
Yarı kalmış dileğimsin…
Sen Koçhisar’da tuzum,
Sille’de kızım…
Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.
Varmışım çiğ köfte yemeye Adana’ya
Dadaloğlu’ndan bir koçaklama dilimde:
– Şu yalan dünyaya geldim geleli…
Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar’da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kırtlama çayla Erzurum’da..
Ardahan’a varmışım yollar uzamış
Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.
– Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,
Beni yakan bir Konyalı kız imiş..
Seni boydan boya sevmişim
Ta Edirne’ye kadar Kars’tan.
Taşını, toprağını, yiğidini,
Fırsat buldukça övmüşüm…
Hızla gelişecek kalbimiz
hızla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hızla.
sürgünlerin umutsuzluğunda
kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
farksız çarpanların umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
kovalarken ülkesini
hızla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
şoförün sesiyle birlikte
sabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
yaman sarhoşların sesiyle birlikte
ve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemeyecek ve kalbimiz
hızla gelişecek.
yıkıntılara karışan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
insanlara göre bir bahar
suların kana kestiği yahut
suların kana kestiği bir bahar.
hızla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalıbında
bir odada, en olagel bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
bir kadın bir erkeğin
bir kadınla bir erkek olduğu
ellerin ve omuz başlarının
birbirini bulduğu.
birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz
kalbimiz
yerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hızla gelişecek.
Bir intihar akşamı
Kısacık yoğun bir akşam
herkesin yüzünün bir anıya karıştığı
yoğun bir akşam
bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde
ve bir intihar üstüne söylenti
bütün kıyıları dolaştı durdu
kısacık bir akşam
Kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam
Neyi söylesem bir kahramanlıktı
içinde azıcık buluştuğumuz
bir bulutla bir kağıt peçete arasında
kısacık yoğun bir akşam
şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam
bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve
kısacık yoğun bir akşam
Her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kısacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.
Kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam
Kim karıştırdı gerçekliğine
su terazilerindeki ensizliğin
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam
yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler…